Mantık Nedir? Mantık Nedir? Nedir? Mantık Nedir? İle İlgili Bilgiler

Hata
Soru

Mantık Nedir? ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Aşağıda Mantık Nedir? ile ilgili detaylı bilgi ve anlatımlar verilmiştir.
Mantık Nedir? ile ilgili yorum ve yazılar üyelerimiz tarafından ekleniştir. Mantık Nedir? Nedir?, Mantık Nedir? Ne demektir, Mantık Nedir? Anlamı nedir? gibi soruların cevabını sitemizden bulabilirsiniz. Ayrıca diğer konular ile ilgili bilgileri Makaleler kategorimizden bulabilirsiniz.

Arapçadan gelen mantık, doğu dünyasında da batı dünyasında da doğru düşünme yöntemi ve dolayısıyla ilimleri temeli sayılır.

Arapçadan gelen mantık, doğu dünyasında da batı dünyasında da doğru düşünme yöntemi ve dolayısıyla ilimleri temeli sayılır. Bizde bu yazıda, mantık ilmini anlatmaya çalışacağız.. 

Mantık, İslam Ansiklopedisinde verilen tanıma göre şu demektir: Düşünme faaliyetinde zihni hatalardan koruyan, doğru düşünmenin kurallarını, ölçülerini ve yöntemlerini gösteren ilim yahut sanat". Bu tanımda her şey kesindir ama mantığın ilim mi yoksa sanat mı olduğu kesin değildir; çünkü mantık, her zaman ilim mi sanat mı yoksa ilim için bir alet mi hep tartışılıp durmuştur. Bu bakımdan sözcüğün önce tanımını, sonra genel hattı ile ne olduğunu, tarihini anlatmaya çalışacağız.  

Mantık Sözcüğünün Etimolojisi ve Tanımı

Mantık, Arapça "n,t,k" kökünden gelir. Daha tanıdık bir kelime söyleyelim: Nutuk. Nutuk, mantık ile aynı kökten gelir. "Konuşmak, söylemek, dile getirmek" anlamlarına gelen mantık, İbn Manzur tarafından "kelam" sözcüğünün eş anlamlısı olarak gösterilir ama kelam ile mantık sözcük bazında aynı anlama sahip değillerdir. Doğu felsefesinde RAGIB EL-İSFAHANİ görüşleri çokça anılır. Onun için "nutk" kelimesi tam anlamıyla konuşmak değil; konuşmak için insanların çıkardığı kesik ve anlamsız seslerdir. Kuran'da geçen "Mantıku't Tayr" tamlamasından yola çıkan RAGIB, mantık sözünün sadece insan için olmadığını öne sürer; nitekim bu tamlamanın Türkçesi "Kuşların Dili" olarak çevrilir. RAGIB, bunun bir gönderme olduğuna inanır ve Hz. Süleyman'ın kuş sesi için "nutk" dediğini ve aklı fikri açık olana kuşun bile anlamlı sesler çıkardığını söyler. Bu bakımdan her şeyden bir anlam çıkaran kişiye "natık"; çıkaramayan kişiye de "samit" ( susan) der.

Doğu dünyasında, alimler kelimelere yeni anlamlar katarak fikir dünyalarını çokça genişletebilmişlerdir. Bu bakımdan mantık kelimesine, pek çok İslam ve Arap alimi yan anlamlar, yeni anlamlar getirmiştir. Mantık ilminin ya da sanatının önemini anlamak, bu alimlerin mantık sözcüğüne neler kattıklarını anlamak ile başlar. Bu bakımdan RAGIB ile başladığımız bu yorumlara FARABİ ile devam edeceğiz ve onun mantık sözcüğünden ne anladığını anlatmaya çalışacağız..

FARABİ, İlimlerin Sayımı adlı eserinde mantık ilminden bahsederken onu üç şekilde anlar ve mantık ilminin amaçlarını da kendi bakış açısıyla sayar:

1. İnsanların iç konuşmalarını mantıkla kavradığı ve bu güçle iyiyi kötüden ayırdığı durumdur. İç konuşma terimi "makul" ile karşılanır. Aslı, kendisiyle insanın makulatını kavradığı güçtür. Bu bizim "iç ses", kimisinin de vicdan dediği bir durum olmalı..

2. Kavrama, birden anlama ya da farkına varma biçimiyle insanda oluşan makuller

3. Dil ile, insanın kendisini ifade etmesi.

Görüldüğü gibi FARABİ, hem düşünce hem de iletme yani konuşma amacıyla mantık kullanıldığını dile getiriyor. Eski Yunancada mantık karşılığı logos sözcüğüdür. Logos, hem akıl hem de kelam anlamındadır. Belki bu yüzden FARABİ'nin mantık açıklamaları bize çok detaylı gelmekte..

ALİ B. ÖMER EL-KAZVİNÎ için mantık, bir ilimdir ve doğru olarak uygulandığından, insanın hataya düşmesini engeller. KUTBÜDDÜN için mantık bir araç ilmidir; amacı ise bilinenden bilinmeyene ulaşmaktır. Yine FARABİ, dil kuralları ile birlikte açıklar mantığı. Ona mantık ile akıl arasındaki bağlantı dil ile gramer arasındaki bağlantı ile aynıdır. Biz, dil kurallarına bakmadan otomatik olarak konuşuruz ama bizim herhangi bir dil hatası yapmamamızı da sağlayan şey dil kuralları yani gramerdir. Dil hakkında yanlış bir şey yapmaya başladığımızda dil kurallarına başvururuz. Yani FARABİ için mantık, düşünmenin kılavuzudur.

Mantık İlim midir, Sanat mıdır Yoksa Fen midir?

Bu üç durum sürekli tartışılmıştır. Doğu dünyasında bu konu hakkında o kadar farklı görüşler vardır ki artık alimler kendi "mantık" tanımlarını yapmaya başlamışlardır.

Mantık sanat olmasından ziyade ilim ve metot mu diye daha fazla tartışılmıştır. Bu tartışmaya göre de sanat olup olmadığı anlaşılacaktır. Daha iyi anlaşılması için tartışmayı günümüze uyarlarsak mantık, bir branş mı yoksa bir branşın araştırma yöntemi midir diyebiliriz. Alimler, bu tartışmaya son veremeyince mantığının iki yönünden bahsetmeye başlarlar; mantığın pratik yönü ve teorik yönü.

Teorik yönü ile mantık, bir düşünme şekli, şablonu ortaya koyar. Bu bakımdan bir ilimdir. Pratik tarafı ise, yine kendini kontrol eden bir mekanizma geliştirip doğru düşünmenin kural ve yöntemlerini ortaya koyması bakımından da sanat yani tekniktir. Sanat, şimdiki anlamıyla kullandığımız bir durum değildi eskiler için. Teknik, bir işi yapmaktaki maharet anlamında. Mantık nedir sorusuna cevap arayan pek çok alim için de sanat ve buna bağlı olarak "ilm" diyen pek çoktur.

Mantık, felsefe açısından da tartışılmıştı. Bu ilmin ya da tekniğin felsefenin bir bölümü mü yoksa felsefe yapmak için bir araç olup olmadığı tartışılagelmiştir. İsmini en çok duyduğumuz alimlerden İBN SİNA, felsefeyi hem araç hem de bir dal olarak görür ve mantığın yeri gelince şekil değiştirebildiğini söyler. Aslında, bu tartışmalarının nedeni de mantık ilminin çok fazla alan hakim olmasıdır.

Mantık Ne Amaçlar?

Mantık, doğru düşünmenin nasıl olacağının ölçütlerini sunar. MOLLA FENARİ, bilgilerine dayanarak mantık ilminin insanın doğru düşünmesini sağladığını, zihni, yanlış düşüncelerden korumayı amaçladığını söyleyebiliriz. Ayrıca doğru düşünce ile yanlış ya da bozuk düşünceyi birbirinden ayırmayı amaçlar mantık.

Dilimize de pelesenk olmuş bir söz vardır : "Mantıklı düşün" ya da "Mantıklı ol" diye. Bu, mantıklı düşünmenin kaynağı budur. Mantık, EMİROĞLU'nun da belirttiği gibi "Doğru ve tutarlı düşünce" demektir. Her bilim ya da eskilerin tabiri ile ilim zorunlu bir şekilde doğru ve tutarlı düşünme gerektirdiği için de mantık, bilimlerin babası sayılmıştır. Dolayısıyla en önemli amacı, bilimin temelinde olan doğru düşünmeyi ve akıl yürütmeyi denetlemek, hatasız hale getirmektir.

Mantık ilminin amaçlarından birisi de zihni doğru düşünceye alıştırmaktır. FARABİ, ilimlerin sayımında fikri binaya, kavramları da tuğlalara benzetir. Duvarın sağlam bir biçimde ölçülmesinin mantıkla mümkün olduğunu savunur. Ona göre önerme, tuğlaların nasıl sağlam bir şekilde yapıldığı, çıkarım ise o duvarların çıkmasıdır. Duvar, düz ve sağlam çıkarsa önerme doğrudur. Önermeyi doğru yapan da mantıktır ama mantık aynı zamanda binanın yani fikrin doğru yapılıp yapılmadığını da denetler. Yani mantık hem denetleyici hem de ilmin aracıdır.

FARABİ için mantık, mutluluğa ulaşma amaçlarındandır. Ona göre bilgi insanı mutlu eder. Mantık, dozunda kullanılırsa insanı bilgilendirir ve insan nihai amacı olan mutluluğa bu bilgi ile ulaşır. İnsan, mutlu olmak istiyorsa, bilginin doğasını, mantığın neden bilgiye ulaşmak için kullanılması gerektiğini ve bilginin insanı nasıl bilgiye ulaştıracağını anlaması gerekiyor.

Mantık İlminin Tarihçesi

Mantık ilminin tarihçesi doğu ve batı açısından incelenecektir. Bu bakımdan bizde Yunan tarihinden ve İslam düşünce sisteminden bahsedeceğiz..

1. Grek Döneminde Mantık: Bu dönemde Aristo mantığından söz etmek lazım çünkü onun sayesinde mantık, bir sistem içerisinde tanınmıştır Batı dünyasında. Lakin Aristo'dan önce de mantık konusunda Aristo'ya temel olacak gelişmeler vardı. Aristo, aslen sadece bu düşünceleri sistemli hale getirip bir akıl yürütme haline getirmiştir.

Aristo öncesinde Elea Okulu ve Sofistikler mantık ilminin temellerini atmışlardır. MÖ 430 yılında yaşayan Parmenides ve onun öğrencisi Zenon, varlık hakkındaki düşüncelerini dile getirmişlerdir. Onlar için varlık ya vardır ya yoktur. Şimdi bize bilgiler çok önemsiz gelse de bahsettiğimiz dönemin milattan önce olduğunu unutmayalım. O zamanlar varlık ve yokluk tartışmaları vardı.

Sofistiklerin aşırı şüpheci yaklaşımları ve her delinin başka bir delil ile mutlaka çürütülebileceğini söylemeleri Aristo, Sokrates ve Eflatun'a bir fikir vermiştir: Genel geçer düşünceleri kullanmak. Bu durumda şüphe edecek durum ortadan kalkacaktı. Ayrıca Sokrates'in erdemli bir hayatı temel alması ve onun bu temeldeki öğretilerinin tutarlı olmaya dayanması, Sokrat'ın kavram konusunu ilk kez açıkça gündeme getirmesine neden oldu. Böylelikle Aristo için yemek hazırdı, artık sadece ocağın altını yakmak kalmıştı. O kıvılcım da Aristo'dan çıktı.

Aristo, tüm birikimleri toparlayıp sistemli bir hale getirdi. Sistem, ona bir akıl yürütmeyi ilke haline getirmesi için pek çok malzeme verdi. Aristo da bunu yaptı lakin o, mantığı bir akıl yürütme biçimi, felsefede kullanılması gereken bir araç olarak gördü. Hatta ona göre felsefe yapmak için öğrenilmesi gereken genel bilgiydi. Yani o, mantığı araç olarak görenlerdendi. Kendi sisteminde de mantığa ancak bu kadar yer vermişti.

Bir bilime giriş gibi gördüğü mantığı sistemli bir şekilde yazdığı ve açıkladığı ORGANON adlı bir eseri vardır. Önce şu aşağıda sıralanan 6 eserden meydana geliyordu:

- Kategoriler

- Önermeler

- I. Analitikler

- II. Analitikler

- Topika

- Sofistik Deliller

Bu 6 esere daha sonra Aristo'ya ait olduğu bilinen ve mantıkçılar tarafından eklenen üç eser daha vardı. Bu şekilde 9 kitap haline gelen ORGANON, yıllarca ana kaynak olarak okutuldu. Aristo mantığına müdahaleler olsa da günümüze kadar hakimiyetini korumuş ve tek otorite halinde devam etmiştir.

2. İslam Dünyasında Mantık : İslam dünyasına mantık düşüncesinin Aristo'nun ORGANON adlı eseri Arapçaya çevrilince girdiği bilgisi verilir İslam Ansiklopedisinde. Bu tercüme çalışmalarının pek çok nedeni vardı. 6.yy'da başlayan çeviri hareketlerinin en önemli nedeni İslam dünyasının başındaki Abbasilerin fethettikleri ülkedeki ilimlere meraklı olması idi. Fethedilen ülkedeki Hristiyan, Musevi, Ateşperest ve başka inanç gruplarını her zaman silah yoluyla İslam'a davet etmezlerdi. Ayrıca onların inançlarını merak eder ve onları ikna etmek isterlerdi. Batı tarafındaki bu halklar ise inançlarının doğruluklarını çoğu zaman Grek mantığına yani Aristo mantığına göre savunurdu. Bu bakımdan Müslüman alimler mantık ilmini kavramaya çalıştılar.

Dönemin Abbasi halifelerinin de ilme, sanata düşkünlükleri de süreci hızlandırdı. Üstelik Kuran-ı Kerim'e göre yaşandığı bir dönemdi ve Kuran, insanın ya da Kitap ve Sünnetin yetmediği yerlerde insanların kendi akılları ile bir fikre varmaları gerektiğini söylüyordu. Onlar da bu kurallara uyarak kendilerini geliştirmeye çalışıyorlardı.

Bahsedilen yüzyıllarda insanlar arasında ciddi bir düşünce savaşı vardı. Bu aşamada hemen hemen her tartışma metoduna hakim olmak, ciddi bir üstünlük sağlıyordu. Üstelik İslam dünyası sadece savaşarak değil; ilimle de dünyaya yön vermek istiyordu çünkü Kuran onlara bunu emrediyordu. Tüm bu nedenler sonucunda Aristo mantığı İslam düşünürleri tarafından çevrildi.

Mantık ilminde ustalaşan İslam düşünürleri..

Tercüme çalışmaları, zamanla tercüme edilen alanda özgün çalışmalar doğurur. Osmanlı edebiyatının iki yüz kadar tercümeden oluşup üç yıldan daha fazla da tercüme ettiği edebiyatın üstünde bir performans göstermesi gibi. Mantık ilmi için de aynı durum tezahür etti. Tercüme çalışmaları sonunda büyük mantıkçılar ortaya çıktı. En çok tanınanlar ise FARABİ ve İBN SİNA'dır. Tercüme elde edilen Grek mantığına orijinal fikirler ekleyerek daha sonra özgün mantık felsefelerini yaratanlardan birisi olan FARABİ, bu alanda kendi ismini en çok duyuran mantıkçılardandır. Önce ORGANON kitabının her bir sayfasını kendisi tercüme etmiş; hatta bu bakımdan da ona MUALLİM-İ SANİ lakabı takılmıştır. Bu eseri parça parça tercüme etmiş; gerek olduğunu düşündüğü alanlara eklemeler yapmış ve ufak risaleler oluşturmuştur. İşte bu çalışması ile kendisinden sonra gelen mantıkçıların ufuklarını genişletmiştir.

Farabi'nin risaleleri İHVAN-I SAFA aldı eserde toplanmıştır. Bu eserinde FARABİ, mantıkla alakalı görüşlerini de dile getirmiştir. Ona göre mantık hem ilim hem de ilme götüren bir araçtır.

Mantık felsefesini sistemli hale getiren kişi İBN SİNA'dır. Kendisinden önceki tüm mantık yanlışlarını daha doğrusu yanlış gördüklerini düzenlemiştir. Dokuz aşamalık bir mantık biçimi oluşturmuştur. Bu mantık biçimini ve mantık ilmini, Allah'ın yarattıklarını anlamadaki en iyi yol olduğunu dile getirmiştir.

İBN SİNA ve FARABİ mantık kitapları ve mantık hakkındaki görüşleri hem Osmanlı hem de diğer İslam ülkelerindeki medreselerde yüzyıllarca okutulmuştur. İbn Sina ve Farabi'den sonra yazılan tüm mantık kitapları, ya bu aydının görüşlerinin daha basitçe anlatılmasından ibaret ya da bu iki mantıkçının düşüncelerini farklı şekilde yorumlamaktan müteşekkildir. Elbette, bu görüşlere karşı olan ve hatta mantık ilmine karşı olanlar da vardır.

İslam düşünürleri arasındaki mantık karşıtlığı

İslam'ın oluşturduğu dünyada, ister istemez bir İslam kültürü oluşmuştur. Bu İslam kültürü Kuran-ı Kerim etrafında birleşse de daha sonra temel alınan Kuran çerçevesinde pek çok kültür şekillenmiştir. Amaç, İslam'ı anlamak, Allah'ın kuldan isteklerini idrak etmek, İslam'ı Allah'ın emrettiği gibi yaşamaktır. Zaten bu yüzden İbni Sina, mantık ilminin Allah'ın hikmetlerini anlamak üzere yapıldığından bahseder. Tabii amaca giden tek bir yol yoktur. İslam kültüründe de herkes mantık ilmi sayesinde amaca gitmemiştir; bu bakımdan mantık ilmini destekleyen de karşı çıkan da vardır. Mantık ilmine karşı çıkanlar ise GRAMERCİLERDİR.

Gramer kelimesi Batı dillerinden gelen bir sözcük, Doğu dünyası bunun yerine NAHİVCİ terimini kullanır. Biz, her ikisini de makalede anacağız..

Nahivciler, mantıkçılara güçlü ve şiddetli bir şekilde karşı çıkarlar. Onların mantık ilmine karşı çıkma nedenlerinden en önemlisi mantık felsefesinin dışarıdan gelmiş olması. Gayr-i müslim bir ilminin, Müslümanlığı anlamada kullanılmasını doğru bulmazlar.

Gramerciler, karşı çıkış noktalarını derleyip toparlamışlardır. Buna göre mantıkçılara karşı çıkış nedenleri şunlardır:

- Eğer amaç mantıklı düşünme ise matematik, geometri ve cebir yeterlidir.

- Mantıklı düşünme, zeka sayesinde doğuştan gelir. Eğitime hâcet yoktur.

- Mantık, ifade edilmeye muhtaçtır; bu bakımdan gramere sıkı sıkıya bağlıdır. Bu bakımdan gramer, mantık felsefesinin yerini pekala tutabilir.

- Tercüme yolu ile ilim yapılmaz. Tercüme sonucunda aktarım yüzünden anlam kaymaları gerçekleşebilir. Bu da mantık felsefesini güvenilmez hale getirir. Bunu engellemek için iki dilin de dil kurallarına hakim olmak gerekir. Bu bakımdan gramere hakim olan mantık felsefesinin de boşluğunu doldurur.

- Zeka ve gramer; mantık ilminin yerini dolduruyorsa devşirme bir ilme ihtiyaç yoktur.

Mantık felsefesinin kurucusu sayılan İBNİ SİNA ve FARABİ'nin bu itirazlara cevapları oldu elbet. Özelikle Farabi, mantık ilmini dikkatle savunmuştur. Farabi'nin savunmaları şu şekildedir:

? Eğer, mantıklı düşünme cebir ile kazanılıyorsa; şiir okunarak da gramere hakim olunabilir.

? Dil, mutluluğa ulaşmada ve mantığın ifade edilmesinde elbette çok önemli bir yere sahiptir.

? Zeki olan birisinin zaten doğru düşünmeye vakıf olduğu iddiasına da Farabi aynen şu cevabı verir: " İleri sürdüğünüz iddia, gramerin kuralları olmadan da dilin düzgün bir şekilde kullanabileceği iddiasıyla benzerlik taşır ( FARABİ- İlimlerin Sayımı )

 İbn-i Sina, ikinci iddiaya daha geniş bir cevap verir. Zeki bir insanın elbette doğru düşünme yetisine sahip olabildiğini ama böyle bir yeteneğe sahip olmasının bile onun her zaman doğru düşünmeye sevk etmeyeceğini söyler. İbn Sina için gramercilerin bahsettiği gibi bir insanın doğru düşünmesi, atıcının, nişan almadan ya da aldığı eğitimlerin hiçbirini uygulamadan tesadüfen hedefi tutturmasına benzer. Atıcı yetenekli olabilir ama onun her zaman hedefi bulması için çalışması, eğitim alması gerekir. Mantık ilmi de böyle bir şeydir. Amacı, bir kereye mahsus doğru düşünmeyi sağlamak değildir; her zaman doğru düşünmeyi sağlamaktır.

Gramerin mantığın yerini alabileceği görüşüne de Farabi cevap verir. Farabi, gramer ile mantık arasında benzerlik olduğu gibi farklılıklar da var der ama bu iki ilmin farklı kulvarlarda olduğunu anımsatır. Mantık düşünce ile gramer ise dil ile ilgilidir. Gramer, mantık ilminin işini kolaylaştırır ama mantık akılla kavranılan şeyden sorumludur; gramer ise bu kavramın doğru bir şekilde aktarılmasından. Gramer yazıtı, sanatı düzelttiği gibi, mantık da düşünceyi düzenler. Bu bakımdan Farabi ve İbn Sina savunmasına ve bugün pek çok araştırmacının da görüşüne göre ne gramer mantığın yerini alır ne de mantık gramerin.

Bu tartışmalar da bir de ılımlı grup vardır. Bu grupların başında EBU SÜLEYMAN ES- SİCİSTANİ ile onun EBU HAYYAN ET TEVHİDİ vardır. Onlara göre mantık ile gramer bir kağıdın iki yüzü gibidir. Çünkü gramer nesnenin dış yüzünü, mantık ise iç yüzünü yansıtır. Kağıdın bir yönü nasıl tek başına bir anlam ifade etmiyor; kağıdın var olması için iki yüz gerekiyorsa düşüncenin varlığı ve aktarımı için de mantık ve gramer gereklidir; birisinin varlığı diğerinin yokluğu ile kıyaslanamaz.

İslam dünyasında mantık ilminin tamamen gereksiz olduğunu düşünen bir grup da vardır. İbn Rüşd Grek dolayısıyla Aristo mantığını tamamen benimsemiş ama Farabi, İbn Sina, İbn Hazm, Gazzali ( Gazeli) ve İbn Haldun, Aristo mantığından temel prensipleri alıp İslam dünyasında uygun bir düşüne geliştirmişlerdir. Buna rağmen mantık ilminin dışarıdan geldiğini, hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğini ve hatta uyarlanmayacağını savunanlar pek çoktur. Mantık ilmini tamamen dışlayanların da pek tabi gerekçeleri vardı. Bu gerekçeleri şöyle sıralayabiliriz:

1. İslam kültürünü dış etkilerden korumak gerekir.

2. Hz. Peygamber ve onun sahabelerinin kullanmadığı bir ilmi kullanmanın gereksiz ve hatta yanlıştır.

3. Dini ilimler, mantık ilmiyle birlikte geri plana itiliyor.

4. Mantık literatürü, Yahudi, Hristiyan kaynaklıdır; üstelik kategorileri ve ilmin ilerleyiş şekli Müslümanlar için yabancıdır.

5. Kelam ile mantık ilmi ters düşmekte ve hatta kelam ile gelen pek çok kural, mantıkçılar tarafından reddedilmektedir.

6. Özellikle Sufiler, mantığın her şeyi düşünce ve akılla izlemelerini yanlış bulurlar. Bunun "zevk yolunu tıkadığını" savunurlar.

7. Bilimsel faaliyetlerin ( ilmi faaliyetlerin ) akla ( mantığa ) dayanmasının gereksiz (!?) olduğunu savunurlar.

8. Aristo'nun "Kelamlar" kısmından sonraki bölümleri bu kişilerce cevaz verilmiştir.

Şükür ki bu görüşler Farabi ve İbn Sina tarafından çürütülmüş ve İslam kültürünün taşıyıcısı olarak kabul edilen Osmanlı Devletinin eğitim sisteminde Farabi ve İbn Sina mantığına dayalı kitaplar 20.yy'a kadar okutulmuştur. Osmanlı'da mantık ilmi ayrı bir konu olacak geniş olduğundan burada üzerinde durulmayacaktır ama Osmanlı medreselerinde mantık ilminin ders olarak okutulduğu bilgisini vermek gerekir.

Avrupa'da Rönesans Sonrası Mantık İlmindeki Değişimler

Rönesans dönemi ve sonrasında, Aristo mantığının düşünme biçimi yetersiz gelmeye başlar. Bunun asıl nedeni keşfedilmiş pek çok şeyin olması ve artık insanların gördüklerinin ötesini görme istekleri olabilir. Üstelik evrensel bir bilim olan doğa bilimleri ortaya çıkmış, iletişim ağı genişlemiş ve bilim artık bir lüks olmaktan çıkıp insan ihtiyaçlarını karşılayan bir teknik olmuştur.

Bacon ve Descartes'in mantık ilminde değişiklik yapmak amacıyla yenilik yapmak istemişlerdir. Mesela Bacon, tümevarım yöntemini savunmuş, Descartes ise metot kısmına emek vermiştir. Yalnız, bunlar mantık ilminin tam olarak özü değildir. Mantık ilminin metot kısmıdır ve aslında bilim felsefesine girer. Mantık konusunda en büyük devrim, mantığa özel sembolik bir dilin geliştirilmesiyle başlamıştır.

Modern mantık, klasik mantık anlayışındaki dilin değiştirilmesi ile başlar. Klasik mantığın ifade aracı dildi. Klasik mantık, dili bir semboller zinciri olarak görüyor ve bu sayede düşüncenin ifade edildiğini savunuyordu. Zaten bu yüzden dile ayrı bir özen ve önem gösteriyordu. Ama daha sonra dilin sadece mantıklı düşünceleri değil; duyguları da ifade ettiği anlaşıldı. Ama böyle bir evreni sınırlı semboller dizgesi karşılayamazdı. Bu yüzden de dil , karmaşık ve hataya düşürür konuma düştü. Mantık anlayışını savunanlar, dil dışında başka bir ifade aracı aradılar ve bunu da matematikte buldular. Mantık, evrensel bir matematik dili ile yeniden doğdu. Aristo mantığında önermeler sözcüklerle ifade edilirken modern mantıkta önermelerin yerini "p, q" sembolleri aldı. Bu şekilde bir sistemle pek çok önerme, kısa sürede genel sonuçlara ulaşılacak şekilde yeniden programlandı. Yalnız mantık ve matematiğin ayrı alanlar olduğu ortaya çıktı ve mantık; matematiğinin bir alt kolu değil; ayrı bir bilim sahası haline geldi.

Bu sistemli hale getirme işinde en önemli isimler : J. Lukasiewicz ve E.L. Post.

Türkiye'ye bu modern mantık 1938 yılında geldi; ilk kez İstanbul Üniversitesinde daha sonra da 1942 yılında Ankara Üniversitesi ve 1965'te Orta Doğu Teknik Üniversitesine geldi. Bu tarihten sonra da modern mantık dersi konuldu liselere.

Bir ilim olarak mantığın soruları ve inceleme alanları nelerdir?

Mantık, bir fikrin oluşumunu sağlar. Fikri oluşturan kavramları ve önermeleri; sistemli bir düşünme yoluna sokarak en uygun ve en hızlı fikrin oluşmasını sağlar.

Mantık temelde önerme ve çıkarımdan oluşur. Önermelerin denetimi yine önermeler ile sağlanır ve amaç, en doğru önermeden en doğru çıkarımı sağlamaktır. Bu yönüyle mantık, bilinenden hareketle bilinmeyene ulaşmayı amaçlar. Eldeki verilerle en genel sonuca ulaşmayı, daha açık bir şekilde tümevarım yöntemini kullanarak genel ? geçer çıkarımları hedefler. Tabii bu kadar basit değil; mantığı tam olarak anlamak bazı kavramları bilmek lazım.

Mantık felsefesinin bazı  terimleri

Önerme ve çıkarım temel terimlerdir. Bunun yanında Aristocu mantığında bilgi tasavvur ve tasdik diye iki bölümden doluşur. Yine klasik mantıkta çıkarımın ispat edilmesi için kıyas yöntemi kullanılır. Bu yöntemler dışında temsil ( şimdiki adıyla analoji ) ve istikra ( şimdiki adıyla tümevarım) yöntemleri ispat için kullanılır.

1. ÖNERME NEDİR

Yargı bildiren, doğruluğu herkes tarafından kabul edilen ifadelerdir. Mesela "Baklava tatlıdır" bir önermedir. Ya da "İnsan bir canlıdır" bir önermedir. Bir önermede ARA DEĞER yoktur. Önerme ya yanlış ya da doğrudur. Bu kurala da ARA DEĞERİ DIŞLAMA denir. Üstelik önerme hem yanlış hem de doğru yoktur. Bu kurala da ÇELİŞKİ KURALI denir. Çıkarım için mutlaka iki tane yargı gerekir. Yargılar ikiden daha fazla da olabilir. Sembolik mantıkta önermeler "p,q, x, y,z" gibi sembollerle karşılanır.

Önermeler kendi içinde ayrılır:

A. YARGININ NİTELİĞİNE GÖRE ÖNERMELER

Yüklemin özneye yüklediği anlamın, öznenin taşıp taşımadığına bakılır. Etik değerler ya da başka toplumsal değerlerle alakalı bir durum değildir. Örneğin : " Diba delidir " önermesi olumlu; "Diba deli değildir" ifadesi olumsuzdur. Doğru ya da yanlış olması önemli değildir; önemli olan yüklemin yüklediği şeyi öznenin taşıyıp taşımadığıdır. Olumlu yargı önermeler mantığında sadece harftir: p,q gibi. Olumsuz önermede ise sembolün başına "~" işareti konur. Yani "Diba delidir" önermesi sembolik mantıkta "p"; "Diba deli değildir" önermesi sembolik mantıkta ~p olarak gösterilir.

B. YARGI SAYISINA GÖRE ÖNERMELER : Yargı sayısına göre önermeler iki başlık altında incelenir. Basit ve birleşik önermeler.

- Basit önermeler : Tek bir yargı ve özneden oluşurlar. Çift anlam oluşturacak bağlaçları içlerinde barındırmazlar. Örneğin "Tilki vahşi bir hayvandır" gibi.

- Birleşik önermeler: Birden fazla ya da yüklem barındırırlar. Bu özne ya da yargılar da bağlaçlarla bağlanırlar. En önemli özellikleri iki yargı barındırmalarıdır. Örneğin "Ay ve güneş gök cismidir" önermesi iki yargı bildirir. İlk yargı "Ay bir gök cismidir", ikinci yargı ise "Güneş gök cismidir". Bu iki yargı "ve" bağlacı ile birbirine bağlanmıştır. 

Birleşik önermeler birleşikliği Gizli ve açık olan olmak üzere iki başlık altında incelenir.

1. Birleşiği Açık Olan Önermeler : Bağlaçla bağlanmış ifadelerdir. Kullanılan bağlaçlara göre dört başlık altında incelenirler:

1.a. Koşullu Önerme : Yargının olumlu olması için koşun gerçekleşmesi gerekir. "Diba yemek yerse kilo alır" önermesi gibi. Birleşik bir önerme olduğu bir şart bir de sonuç vardır ve iki önerme var sayılır. Bu bakımdan da sembolik mantıkta p,q ile gösterir. "ise" ya da buna karşılık gelen koşul bağlaçları sembolik önermede "?" ile karşılanır. Buna göre yukarıdaki önerme sembolik mantıkta şu şekilde gösterilir: p ? q. Bu önermenin sembolik mantıkta bir de karşılıklı koşullu hali vardır. Sözel ifadesi "ancak ve ancak" bağlacı ile sembolik ifadesi ise ? işareti ile sağlanır. "Diba ancak ve ancak çalışırsa başarılı olur" sözel ifadesi "p?q" sembolik ifadedir.

1.b. Bağlantılı Önerme : Birbirlerine tümel olumlama ya da tümel olumsuzlama ile bağlanmış önermelerdir. Her iki önerme de bu bağlaçlar sayesinde ya hep olumlu ya da hep olumsuzdur: "Ne giderim ne gelirim"; "Hem severim hem döverim" gibi.

1.c. Nedenli Önerme : İki önermeden birisi, diğer önermenin nedeni olmak zorundadır. "İşte gitmek zorundayım çünkü yaşamak için para lazım" önermesinde olduğu gibi. Bu önermelerin bağlacı "Çünkü, neden" ve bu anlara gelen diğer bağlaçlardır.

1.d. Ekli Önerme : Bu önermede kullanılan "ama, fakat, lakin" bağlaçlarına bitişik olan önermeyi olumsuz yapar. Örneğin "Gelebilirsin ama görüşemeyiz". Dilde olumsuzlaştırıcı bağlaçlar olarak da geçer.

2. Birleşiği Gizli Olan Önermeler : Bağlaçları açık olan önermelerinin birleşik önerme oldukların direkt bağlaçtan anlayabiliyorken birleşiği gizli olan önermenin birleşik olup olmadığını ancak anlamdan çıkartırız. Bunlar da kendi arasında dörde ayrılır:

2.a. Özgülü Önerme : Yüklem, sadece belirli özelliğe sahip özneyi olumlar. "Yalnız" bağlacı kullanılabilir. "Sadece kadınlar regl olur", "Geometri bilmeyen giremez" gibi.

2.b. Çıkarmalı Önerme: Önerme, belirli bir özneyi kapsamanın yanında bu özne dışındakileri de kapsayacak bir önerme çıkarılmasını sağlar. "Dışında, haricinde" gibi zarflar olabilir. Örneğin "Senin dışında kimseye kaba davranmadım" önermesinde "Sana kaba davranıyorum" ve "Senden başka kimseye kaba davranmıyorum" çıkarımları yapılabiir.

2.c. Karşılaştırmalı Önerme: Üstünlük zarflarının kullanılması ile ortaya çıkar. Özne kıyaslanır ve yüklem, özneyi "en, daha, en çok, daha çok" ifadeleri ile kıyaslayarak açıklar. Mesela "En çok seni seviyorum", "Senden daha çok kimseyi sevmedim" gibi.

2.d. Sınırlandırıcı Önerme : Yüklemin, öznenin bir özelliği göstermesi ve bu özelliğe kadar durumun tam tersi olduğunun ifade edilmesi ile oluşur. "e kadar, şu ana kadar" gibi zamanda ya da mekanda sınırlayıcı edatlar kullanılabilir. Mesela "Fenerbahçe şimdiye kadar hiç yenilmemişti" ifadesinden "Fenerbahçe'nin yenildiği", "Fenerbahçe'nin o ana kadar galip olduğu" sonuçları çıkar.

C. YARGININ NİCELİĞİNE GÖRE ÖNERMELER 

Nicelik, zaten sayısal bir değerdir; yargının hitap ettiği öznenin sayısına ya da fiziksel kapsamına göre bir ayrım söz konusudur. Tümel, Tekil ve Tikel önermeler olmak üzere üçe ayrılır.

3.a. Tümel Önerme: Yüklemin gösterdiği iş, öznenin hepsi için geçerlidir. "Her, hiç, tüm" gibi özne belirteçleri kullanılabilir. Misal, "Bütün insanlar canlıdır", "Ağaçlar bitkidir" gibi. Olumsuz önerme "Hiçbiri" ile yapılır. Misalen, "Herkes eğleniyordu" olumlu tümel, "Hiçbiri eğlenmiyordu" olumsuz tümel önermedir. Kendi içerisinde Belirli Önermeler ve Belirsiz Önermeler olmak üzere ikiye ayrılır. Belirsiz Önerme, yüklemin hitap ettiği kitlenin genel olduğu önermelerdir: Bütün insanlar canlıdır önermesi gibi. Belirli Önermelerde ise yüklemin hitap ettiği kitle öznede sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırma tekil öznede olduğu gibi net olmasa da yine de genelden daha küçük bir kitleyi temsil ettiği bilinir.

3.b. Tikel Önerme : Yüklemin gösterdiği iş ya da durum, öznenin bir kısmı için geçerlidir. Ama bu kişiler tek kişi değil; çoğuldur. "Bazı, kimisi, kimi" gibi özne belirteçleri kullanılabilir. Mesela "Bazı insanlar kindardır" gibi.

3.c. Tekil Önerme: Yüklemin gösterdiği durum ya da iş tek bir özne için geçerlidir. "Fenerbahçe şampiyon oldu" gibi.

D. İÇERİĞİNE GÖRE ÖNERMELER 

Analitik ve Sentetik önermeler diye iki başlıkta incelenirler.

4.a. Analitik Önerme : Bilgi içermeyen, herkese göre aynı olan bilgiler, önermelerdir. İslamcılar buna tasavvur bilgi de derler. Örneğin "Üçgen üç köşelidir" gibi.

5.b. Sentetik Önerme: Bilgi içeren önermelerdir ve bu bilgilerin doğruluk değeri ölçülmelidir: "Bazı insanlar aptaldır" ifadesi, doğruluğunun kanıtlanmasına ihtiyaç duyar.

2. DİĞER TERİMLER NELERDİR?

ÇIKARIM : Önermelerin bilinen ortak yönlerinden yola çıkarak bir sonuç oluşturulmasıdır. Sonucun doğru olup olmadığı bazı yöntemlerle kontrol edilir.

TASAVVUR : Bilgi tanımlamasında kullanılır. Bir objenin zihindeki saf izidir. Objenin, daha önce hayal edilen duruma uyumlu olup olmaması mesele değildir. Bu bakımdan zihindeki iz saf olmalıdır. Bu halde obje de üç kısımda incelenir: Basit, münferit, mürekkep.

TASDİK : Objenin temsiline uyumlu olup olmadığına karar vermek ve bu şekilde kavramaktır. Tasdik, kişiden kişiye göre değiştiği için doğru olmayabilir.

KIYAS YÖNTEMİ : Önermelerden çıkan çıkarımın ispatlanmasında kullanılan bir yöntemdir. Kıyas, öncüllerin sonucu zorunlu kıldığı iddia ya da durumdur.

Mantık ilmi daha sayfalarca anlatılması gereken bir konudur. Bu makalemizde "Osmanlı'da Mantık", "Sembolik Mantık", "Modern Mantık" ve "Terimler" konusunda eksiklikler vardır; her zaman dediğimiz gibi eksiğimiz çok, fazlamız çok. Bu bakımdan, bu konular ileride yeniden ele alınacak ve anlatılacaktır.

__ROOT_NODE__ 1 yıl önce 0 Cevap 148 İzlenme

Yazar:Mert Karatürk

Mert Karatürk, henüz kendi hakkında bir şeyler yazmamış.

Cevapla

Üye girişi yaparsanız aşağıdaki bilgileri girmeniz gerekmez. Üye Ol - Giriş Yap

Güvenlik Kodu Resmi


Bu Bilgiye Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapabilirsiniz.