Türklerde Baharın Gelişi: Nevruz Türklerde Baharın Gelişi: Nevruz Nedir? Türklerde Baharın Gelişi: Nevruz İle İlgili Bilgiler

Hata
Soru

Türklerde Baharın Gelişi: Nevruz ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Aşağıda Türklerde Baharın Gelişi: Nevruz ile ilgili detaylı bilgi ve anlatımlar verilmiştir.
Türklerde Baharın Gelişi: Nevruz ile ilgili yorum ve yazılar üyelerimiz tarafından ekleniştir. Türklerde Baharın Gelişi: Nevruz Nedir?, Türklerde Baharın Gelişi: Nevruz Ne demektir, Türklerde Baharın Gelişi: Nevruz Anlamı nedir? gibi soruların cevabını sitemizden bulabilirsiniz. Ayrıca diğer konular ile ilgili bilgileri Makaleler kategorimizden bulabilirsiniz.

Nevruz adı he ne kadar Farsça olsa bile Orta Asya'dan Anadolu'ya ve tarihten şimdiye kadar kutlanan bir bayramdır. Aslında tüm dünyada baharın gelişi, doğanın uyanışı bir bayram niteliğindedir. İnsan, doğanın bir parçasıdır bu bakımdan da baharın gelişini hoş karşılayacaktır. Bu bayramı bir millete boyun bağı yapmak ya da bu bayram üzerinden bir siyaset gütmek ne tarihi ne de kültürel açıdan doğrudur. Ancak Türklerde destanlardan da gelen bir gelenekle "yeniden doğuş" anlamına da gelmektedir ve biz Türklerde ve İslam dünyasında Nevruz'u işleyerek nevruzun edebiyatımıza nasıl etki ettiğini göstererek yazımızı tamamlayacağız.

Nevruz ve Sözlük Anlamı

Nevruz Farsça nev (yeni) ve rûz ( gün) anlamındaki sözcüklerin birleşmesi ile meydana gelmiştir. Bu sözcük, Türkçe olarak "yeni gün" ile ifade edilir. Türkiye Türklerinin nevruz dedikleri bu bayrama diğer Türkler şu adları takmaktadırlar:

Altay Türkleri; Cılgayak Bayramı, ( Bazı Türk lehçelerinde Anadolu Türklerinin söz başı y- sesleri c- sesine dönüşür. Sanıyoruz ki Altay Türkleri için bu durum geçerli.)

Azerbaycan; Ergenekon, Bozkurt Bayramı,

Başkurt Türkleri; Ekin Bayramı, 

Doğu Türkistan; Yeni Gün, Baş Bahar, 

Gagavuzlar; İlkyaz ( Anadolu Türklerinin mevsim adları değişmiştir. Karahanlı Türkçesi döneminde 4 mevsim adımız da bulunmaktaydı, kış, güz, yaz ve yay. "Yay" sözcüğü bugün sadece "yazın bir yere gitmek" anlamında "yaylamak" ve "yazın gidilen serin yerler" anlamında "yay" sözcüklerinde kalmış. "yay" eski Türklerde yaz ayıdır, "yaz" ise bahar ayıdır. Anadolu Türkleri Farsça "bahar" sözcüğünü Türkçesine tercih etmişlerdir ama Orta Asya Türklerinden kimilerinde "yaz" gerçek anlamı ile kullanılmaktadır.)

Hakas Türkleri; Cılsırtı, Ulu Kün , 

Karaçay-Malkar Türkleri; Gollu, Gutan, Saban Toy, Tegri, Toy, (TOY, eski Türkçede "düğün, şölen" anlamına gelmektedir.)

 Kazak Türkleri; Ulus Günü, 

Kazan Türkleri ve Karakalpaklar; Ergenekon Bayramı,

Türkmenler; Teze yılı

Uygur Türkleri: Yeni Gün

Bu adlandırmaları burada anmamızın nedeni diğer Türk devletlerinin duruma nasıl baktıklarını kavramak. Görülüğü gibi Türk devletleri sadece baharın gelişi olarak kutlamıyor bu günü, bu günü ayrıca tarihi bir açıdan da önemsiyor: Ergenekon destanı.

Nevruz ve Ergenekon Destanı

Türk destanlarının en ünlülerinden birisi olan Ergenekon destanının en büyük parçasına Ebulgazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türk adlı eserinden ulaşıyoruz. Buna göre destan şöyle gelişir:

Köktürkler, tüm Türk kavimlerinin onlara karşı birlik olduğu bir savaşta hile ile yenilirler. Bunun üzerine tüm askerleri, yaşlıları ve büyükleri kıyıma uğrar, küçükleri köle yapılır. Geriye sadece Kıyan/Kayan ve Negüş/Tukuz kalır. Onlar bu kıyımdan kurtulup eşleri ile ve sadece birer deveden, attan, öküzden ve koyundan oluşan 4 hayvanlık sürüleri ile birlikte düşmandan kaçmayı başarırılar. Gök Tengri'nin de yardımı ile bir dağa gelirler. Bu dağ hem güvenlidir hem de bereketli toprak ve akarsulara sahiptir. Gök Tengri'ye şükrederek buraya Ergenekon adını verip yerleşirler. Aradan tam 400 yıl geçer ve artık bu büyümüşlerdir. Dağa sığmazlar. Ergenekon'un bir yanında demir madenler vardır. Göktürkler, dağın demir tarafına odun ve kömür dizerek Gök Tengri yardımıyla o demir dağı eritip dışarı çıkarlar. O günden bu güne Göktürkler, özgürlüğe kavuştukları bu günü bayram ilan ederler. O gün hatırına da bir adet geliştirmişledir: o kutsal günde ateş yakarlar ve demiri ateşe koyarlar. Kağan kıskaçla o demiri örse koyarak döver. Bu adet daha sonra beyler arasında da yayılır.

Türkler Ne Zamandan Beri Nevruzu Kutlar?

Nevruz, Türklerce M.Ö III. yy'dan bu yana kutlanır. Üstelik her Türk coğrafyasında kutlanır ve aslına bakarsak Azerbaycan ve Kazakistan Nevruz'u gerçek bir bayram gibi tüm şehirlerinde kutlarlar.

Eskilerin 9 Mart bayramı dedikleri Nevruz aslen 21 Mart'ta kutlanır. 9 Mart ibaresi hicri takvimdir. Gök bilimine göre de Ay'ın Koç burcuna girdiği günü temsil eden 21 Mart, Türk topluluklarında, devletlerinde ve imparatorluklarında tarihsel bir süreklilik gösterir. Ayrıca sadece Türkiye sınırlarında değil, bir zamanlar Büyük Selçuklu iradesinde olan Pakistan, İran, Afganistan gibi ülkelerde de kutlanır.

Türklerin bu bayramı tarihi bir süreklilik içinde kutladıklarına en uygun kanıt, bu günü gösteren, bu günün ritüellerini gösteren eserlerdir. Bu eserler kronolojik sıra ile şu şekildedir:

Kaşgarlı Mahmud: Divan-ı Lügat'it Türk, bu eserde 21 Mart yani Nevruz yılbaşı olarak gösterilir.

Yusuf Has Hacip: Kutadgu Bilig ki iki de 11. ? 13.yy arası yaşamış Karahanlı Devleti dönemine ait eserlerdir.

El Biruni: 11.yy âlimi olan El- Biruni, Nevruz'un tüm Orta Asya Türklerinde yılbaşı olarak kutlandığını söylemektedir.

Ebulgazi Bahadır Han:  Şecere-i Türk, Oğuz boylarının kulaktan kulağa gelen destanlarının, hikâyelerinin derlendiği bir eserdir.

Tüm Nevruzuiyeler: Nevruziye, Büyük Selçuklu döneminden bu yana baharın gelişinin anlatıldığı klasik edebiyat türlerindendir. Aslen kasidenin bir parçasıyken tek başına baharı anlatan şiirler de Nevruziye çatısına girmiştir.

Osmanlı Devleti Nevruz'u Son Dönemine Kadar Kutladı

Osmanlı Devleti, kurulduğundan bu yana 21 Mart'ı yani Nevruz'u hep kutladı. Hem halk hem de sarayda Nevruz kutlamaları için bazı adetler gelişmişti ve bu gün "Nevruz-u Sultani" ya da sadece Nevruz diye de anılırdı. Nevruz gününden bir gün önce saray eczacıları ve aşçılar, üzerine altın tozu serpilmiş bir Nevruz Şekeri yapar ve şifa vermesi için önce padişaha daha sonra da sultanlara da verirlerdi. Ayrıca sadrazam, padişaha hediyeler verirdi. Bu kutsama, Osmanlı'nın son dönemine kadar devam etti.

Türkiye'de Nevruz Kutlamaları ve Anlamları

Nevruz'un Türkler için sadece doğa ile alakalı değildir; hatta zannediyoruz ki önce tarihi temellere dayanan bir kutlamadır. Bu bakımdan da onu en çok ilgilendiren akım Türkçülük akımıdır. II. Meşrutiyet ilanından sonra dört akım Osmanlı coğrafyalarında Osmanlı'nın çaresi olarak sunuldu: Batıcılık, Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük. Bu akımlardan en çok Türkçülük ön plandaydı ve Nevruz da bu düşüncenin bir kültür temeli oldu.

Türkiye Cumhuriyet'i kurulduktan sonra Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ulus ? devlet anlayışının temeli olarak dil ve tarih çalışmalarına çok büyük önem verdi. Sadece araştırmaları desteklemedi, aynı zamanda kültürel etkinliklerde de bulunulmasını sağladı. Bu bakımdan Ankara'da Meclis açılışından sonra Nevruz bayramı resmi bir törenle kutlanırdı. 1921 ve ertesinde Nevruz, devlet adamlarının da katıldığı törenlerle anılırdı. Bir nevi Nevruz, milli bir bayram gibi sayılırdı.

Aynı gelenek maalesef yavru vatan KKTC'de geçerli değildir. Burada Mart 9 olarak bilinen Nevruz'un hikayesi tamamen değişmiştir. Bazı aileler ise nevruzu anmak adına Mart ayında doğan kızlarının adını Nevruz koymaktadırlar.

Nevruz Kutlamalarındaki Adetler

Türkiye'de Türk kimliği pek çoktur: Yörükler, Avşarlar, Göçmenler, Çerkezler, Türkmenler gibi. Bu bakımdan da Nevruz halk arasında değişik şekillerde kutlanır, bazen de değişik şekillerde adlandırıldı:

Yörükler: Nevruz onlar  için kış bitimidir ve bahar bayramının başlangıcıdır. Nevruz zamanı "Nevruzunuz kutlu olsun, dölünüz hayır ve bereketli olsun" denir. 

Gaziantep ve çevresinde: Sultan Nevruz adı ile anılır. Hatırlarsanız Osmanlı devlet erkanında da Nevruz-u Sultani diye anılırdı. 

Diyarbakır ve çevresi: Halk Nevruz'u evlerinde kutlamazlar. Halk eskiden bu yana sokaklarda Nevruz kutlaması yaparlar. Eğlence düzenlerler.

Türkmenler: Nevruz'a "Eski Martın Dokuzu" ya da "Sultan Nevruz" derler. Büyük bir ateş yakıp üzerinden atlarlar. Sanıyoruz ki bilinen en yaygın gelenek Türkmen geleneğidir.

Karadeniz Bölgesinde: Aynı Türkmenlerde olduğu gibi ateş yakılır ve ateşin üzerinden atlanılırdı.

Trakya Bölgesinde: Bugün Tekirdağ, Edirne ve Kırıkkale'de Nevruz şenlikleri hala düzenlenmektedir. Bu şenliklere Mart Dokuz Şenlikleri de denir. Mezar ziyaretleri yapılır ve eski hasırların üzerinden atlanır. Halk, sokaklarda, mesire yerlerinde baharın gelişini coşku ile kutlar.

Ege Bölgesinde: İzmir ve Uşak çevresinde Nevruz için "yıl yenilendi" denir.

İslamiyet Öncesi Nevruz Kutlamaları:  Yukarıda bahsettiğimiz gibi Ergenekon ile ilgili kutlamalar yapılmaktadır. Bunun yanı sıra ateş, kutsal bir şekilde ele alınır. Türklerin yeniden tarih sahnesinde dönmesini sağlayan olayın ateş ile yakından ilgili olduğu düşünülürse halk ve devlet erkanı Nevruz kutlamalarını ateş yakmadan geçirmezlerdi.

İslamiyet'te Nevruz'un Yeri ve Önemi

Bir millet her ne kadar din değiştirmiş olsa da kanından, atasından gelme adetleri ve gelenekleri unutamaz. Tam olarak bir uygulama olmasa bile bir şekilde bir ritüelin bir yerine bu adeti koyar. İşte Nevruz da bunlardan birisidir. 21 Mart gününe İslam unsurları eklenmiştir. Bunlardan bir kaçı şöyledir:

Peygamberin son haccı olan veda haccının arife günü Mart 8'e, bayram günü de mart 9'a rastlamıştır.

Peygamber "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır" sözünü 19 Mart'ta söylemiştir. Bu söz Hz. Ali'ye bağlı olanlarca bayram ilan edilmiştir. Ayrıca Alevi- Bektaşi geleneğinde Hz. Ali'nin Nevruz'da doğduğu kabul edilir.

Allah dünyayı 21 Mart'ta yaratmıştır.

Hz. Adem'in çamurdan yoğrulduğu ve Hz. Havva ile buluştuğu gün 21 Mart olarak kabul edilir.

Hz. Nuh'un gemisinin karaya ulaştığı gün 21 Mart olarak kabul edilir.

Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i yardığı gün 21 Mart olarak bilinir.

Hz. Muhammed'in peygamber olduğu gün "yeni gün" yani nevruz kabul edilir.

Hz. Ali ve Hz. Fatma'nın evlendiği gün Nevruz olarak kabul görür.

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in doğum günü ve ne gariptir ki onların katledildiği gün de Nevruz olarak kabul edilir.

Hıdırellez kutlamaları da sanıyoruz ki bu başlıkta yer almalıdır. Ruz-ı Hızır olarak da bilinen kutlamanın nedeni Hızır ile İlyas peygamberin yer yüzünde buluşmalarıdır. 5 Mayıs günü kutlanır ama Nevruz ile karışmıştır.  Hıdırellez sözü de Hıdır ve İlyas peygamberin adlarını içeren bir kombinasyondur. Hıdırellez, UNESCO'nun "Somut Olmayan Kültür Mirası" listesinde yer almaktadır çünkü bir gelenektir. Bu geleneğe göre halk bazı gelenekler geliştirmiştir:

Baht açılır: Evlilik çağına gelen kızların yaptıkları bir ritüeldir.


Yoğurt Mayalama: Kütahya bölgesinde bir yıllık yoğurt mayalanır. Trabzon'da yoğurtsuz yoğur mayalanır. Süt içine tahta sıcak kaşık konur ve bu şekilde elde edilen maya, tüm yıl kullanılır. Her iki gelenekte de bolluk ve bereket inancı vardır.

Dilek Tutma: Özellikle gelinlik çağına gelen kızlar, geceleyin, gül ağacına dileklerini çizip bağlarlar ve ertesi gün tan vaktine o dileklerini akan suya atarlar. Bu gelenek bazı bölgelerde Nevruz ile karışık bir halde bulunur. Gül ağacına dilek asıldıktan sonra gece kutlama yapılır, ateş yakılıp üzerinden atlanır. Sabaha kadar süren bu eğlence tan vaktinde dilekler akan suya atıldığında son bulur.

Dünya Tarihinde Nevruz Kutlamaları

Yukarıda da anlatmaya çalıştığımız gibi Nevruz aslında bahar ayının gelmesi demek, bir nevi doğanın canlanması, bereket kazanması demek. Dünyanın miladından bu yana tarım ve hayvancılığın ne kadar önemli olduğunu düşünürsek eski zaman insanı için baharın gelmesi elbette bir şenlik havasında geçecektir. Bu bakımdan da büyük medeniyetler her zaman baharın gelişini diğer günlerden ayrı bir şekilde kutlamışlardır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:

Sümerler: Onlar, yaz sıcağı bittikten sonra bir nevi hasat bayramı yaparlardı ve bu festivale de Akiti derlerdi.
Babilliler: Eski Babil'de yılın ilk ayı sayılan Nisan'ın 12'sinde Akitu festivali düzenlenirdi.  Bu hem tarımsal hem de dinsel bir törendi. Babil halkı en büyük tanrıları olan Marduk'a şükran sunarlardı. Yalnız bu konuda kesin bir bilgi yoktur, bir tanrıya övgü vardır ama bu tanrı bazı kaynaklarda ay tanrısı Sin bazı kaynaklarda da Marduk olarak geçer. Mezopotamya'da: Bu topraklar bereketli oldukları için yüzyıllardır farklı milletlerin eline geçmiştir ama hemen hemen burayı elinde tutan her millet de bir bahar kutlaması yapmıştır. Yine bu zamanlarda, bize şuan anlamsız hatta ilginç gelen yeniden dirilme ritüellerinin yapıldığı da kaynaklarda yazmaktadır.Sami Topluluklarında: Baharın gelişi ya da doğanın yeniden canlanması Sami topluluklarında da kutlanan bir şeydi. Şuan Hami- Sami dil ailesi dediğimiz dil birliğinin temelinde yer alan bu topluluklarda, örneğin Eski Roma'da bahar gelişi ile ilgili bazı dinî ayinler yapılmaktaydı. Mesela yine Eski Roma'da Nisan ayı Venüs ayı kabul edilir ve kutsal sayılırdı, bu ayda da Tanrıça Venüs'e kurban törenleri düzenlenirdi.
İbraniler: Baharın gelişi sadece Mezopotamya ya da Asya'da yaygın değildir. Ortadoğu topraklarında da baharın gelişi coşku ile kutlanır. İbranilerde Nisan ayının birinci, yedinci ve dokuzuncu günleri yeni yıl olarak kutlanır. Ayrıca Yahudilerin Nisan ayının ortasında kış yağmurlarının bitişini Pesah adı verilen bir çeşit ile festivalle kutlaması da bahara ne kadar önem verdiklerini gösterir.  Bugünkü Yahudiler de Nisan ayını yeni yıl olarak kabul etmektedirler. 
Zerdüşt dininde: İran'ın eski inanışlarından olan Zerdüşt dininde dünyanın bugün yani 21 Mart'ta yaratıldığında inanılırdı. İran'da var olan bu inanışa göre Nevruz hakkında destanlar yazılan kral Cemşid ile Mecusiliğin kurucusu Zerdüşt ile alakalıdır. İşin kral Cemşid ile ilgili olan kısmına Firdevs'inin Şehname adlı destanında da görüyoruz, buna göre Nevruz, Cemşid'in bir krallık arabası ile göğe yükseldiği gündür. Zerdüşt ise ateşi temel alarak Nevruz bayramını yeniden düzenlemiştir. Kısaca İran'da Nevruz hem milli hem de dinî karakterli olarak kutlanan bir festivaldi.

Yukarıda gösterilen tüm bayramlar, ritüeller ve festivaller M.Ö 18. yy'a kadar uzanmaktadır. Görüldüğü gibi muhtemelen birbirinden habersiz Ortadoğu, Asya ya da Mezopotamya devletleri baharın gelişini ya Mart 21 ya da Mart ayı sonu ile Nisan arasında yapmaktadırlar. Bazı devletler de ise tıpkı bizde olduğu gibi hem milli hem de mevsimsel bir olaydır. Kısaca, tüm dünya tarihi için baharın gelişi, ekinoks dediğimiz gece ile gündüzün eşitlenerek havaların ısınması önemlidir, kutlanır ve de kutsanır.

Genel Konular 2 yıl önce 0 Cevap 174 İzlenme

Yazar:Selcen Çubuk

Selcen Çubuk, henüz kendi hakkında bir şeyler yazmamış.

Cevapla

Üye girişi yaparsanız aşağıdaki bilgileri girmeniz gerekmez. Üye Ol - Giriş Yap

Güvenlik Kodu Resmi


Bu Bilgiye Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapabilirsiniz.